Mitolojik çağlarda pek çok hayvan ve onlara dair motifler, yaşantıya bağlı değişen dinî inancın ögesi olarak öncellikle sözlü sonra ise yazılı edebiyatta ve somut olmayan kültürel miras unsurlarında kendini gösterir. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’deki genel kullanımıyla Çerkesler - Adige, Abhazlar (Abazalar)- Çarlık Rusya’sı tarafından ana vatanlarından sürülmeden önce geyik kültü, atalar kültünün ve doğa inancının göstergesi olarak bölge halkının sözlü kültür dağarcığında saklanır. Mezıtha ve Sozeris(Sozeress) gibi mitolojik tanrılarda, Nart destanlarında yer alan, geyik boynuzlu Mezıtha’ya bağlı av ve avcılık anlatılarında, bereket törenlerinde, halk şarkılarında izi görülen kutsal geyik ya da geyik boynuzları; Kotrama(Kostromsk), Oshad, Kelermes ve Ulyap 1 kurganlarındaki buluntular, kadim kültürde yer etmiş geyik kültünü işaret eder. Geyik kültü, Çerkeslerin sürgünüyle birlikte Kafkasya’dan Anadolu’ya da taşınır. Yeni kuşaklarca pagan inancın bir ögesi olarak görülmese de geyik boynuzlarına bir kutsiyet atfedilir. Öyle ki geyik boynuzları, yeni dinlerini kutsal mabedi camide ya da samanlıklarda -atalarının yaptığı gibi- saklanır. 21. yüzyılda atalar inancı resim, heykel, halı, kapı süsü ve batıl inanç şeklinde dışa vurulmaya devam eder.